Archive for Nisan 2015

29 Nisan 2015 Çarşamba
Yokattaaaa.... Yetiştirdim....
edit: ss alırken mavi mavi guide kalmış ortada ahah. çaktırmayın.

Selam.


İşteki yoğunluk ve bu webtoon çevirisini bitirmek için hırs yapmamla ve her akşam saatlerce chat yapmak uyku düzenimin içine ettim. Ettim, yine de bu muhteşem seriyi başka gruba yedirmedim. (en azından ilk bölümünü eheh) Uykusuzum ama gururluyum.

Aylar önce bu mangayı çevirmeyi kafaya koyduğumda Easy Going Scans forumundan izinler mi almadım? (Yuhunuz, te Ekim 2014'te almışım.)
Oturup mu çevirmedim?
Altlıkları mı hazırlamadım?

Ne olduysa sonrasında sıkıldım bıraktım.


Geçen Mugi-chan seri hakkında çok güzel bir yazı yazdı. (Tıkınız)
O sırada ben de haliyle tutuştum. "Amanın, o kadar da başlamıştım seriye. Ya dikkat çeker de başka gruba kaptırırsam, zaten 55 bölüm oldu!!" diye.
Ancak Mugi-chan sağ olsun tedbiri aldı, yazısında seriyi üstüme zimmetledi. :D

Efendim, sonraki günlerde bendeniz bu gazımla geceleyerek ve sayısız font Türkçeleştirmekten ruhumu teslim edeyazarak hazırladığım pek kıymetli, ilk Kore mamulü serim "Story of Someone We Know" huzurlarınızda. (Referans çeviriyi hazırlayan Easy Going Scans seride çok güzel bir düzenleme oluşturmuşlardı, ben de benzer veya bulabildiğim aynı fontlarla düzenledim. Başarılı gruplardan böyle esinlenebilme imkanımız olduğu için çok şanslıyız bana kalırsa.) 

Hikayemiz; birbirinin en yakın dostu 25 yaşında üç sıradan kadının, pek de sıradan olmayan hayatları hakkında. Komedi, Josei ve Romantizm ağırlıklı.

Biri uzun boylu, başarılı iş kadını ama 7 senedir sevgilisi olmayan Jang Mira.
Diğeri uysal ve sade görünümlü, beş senelik ilişkisi olan Jung-ah.
Sonuncusu ise kreş terk aşk böceği Yeo-Reum. 
(Yav tövbest ne biçim isimleri var bunların? Ahh ahhh Korefanlar vurmayın arghhh ADUUKET!!)

İşte bu üç kadının hayatına konuk oluyoruz. Garip tesadüfler ve bir o kadar da gerçeklikle dopdolu bir seri. 

Manga-tr'de online okumak için tık.

İndirip okumak için tık.

Bu seriyi maalesef Batoto'da okuma şansımız artık yok. Bu webtoonların asıl adresi Naver, bazı webtoonlar için Batoto'ya ihtar çekiyor ve bu webtoonlar mecburen siteden kaldırılıyor. Bu da onlardan biri. 
O yüzden, iyi ki Manga-tr var. :) 

Beğenmeniz dileğiyle, iyi okumalar.
28 Nisan 2015 Salı
fekat çok kırıldım. fışşşk.

Selam. Gide gele parça parça yazmaktan elli defa güncelledim yazıyı.

Efendim, dün her zamanki gibi Manga-tr chatinde muhabbetin dibine vurmuşken, konu Hesperion'a ve Kyou Kara Ore Wa'ya geldiğinde bir şey farkettim.

Okuyucularımız ve izleyicilerimiz creditleri okumuyorlar!!!1!!birbir

Demek ki yazdığım yazıların arasında bahsetsem de görünmüyor. (Bknz: linkteki yazının öhm diye başlayan sondan önceki paragrafı) 
Öyle şey olmaz efendim. Görünsün diye yapıyoruz biz bu kadar şeyi.

He öyle mi?
Siz okumazsanız ben de sizin gözünüze sokarım. Kusura bakmayın.
Öyle de kıroyum.

Aha ben . Bu bir. (ಠ⌣ಠ)


Sonrakileri genel bir yazıya saklıyordum ama gaza gelmişken onları da koyucam banane. Evet çok eski. Olsun banane.


Hesperion'un koca credit sayfasını görmeyenlerin minicik "(dcmbr)" yazısını haydi haydi görmeyeceğini biliyorum. O yüzden itinayla neon tabelayla göze sokuyorum.

Liseliler bilmeeeezzz (◡‿◡✿)

Hıh ( ͠° ͟ʖ °͠ )
(Ex encoderım Jidoshie buralardaysan selam!)

Çok sonradan ek: Yazmayı unutmuşum. Yeşilli resim Honey&Clover Special'ı, diğeri ise 2. sezonundan. Animeou'da 2 special, 6 da 2. sezondan olmak üzere 8 bölüm çeviri yapmıştım, 2010 yılından kalma. Türkanime'de izleyebilirsiniz.

Ben bugün burada kendi adıma artizlik yaptım. Fakat amacım genel bir farkındalık oluşturmak. Artık teknoloji ve görsellik çağındayız. Bir zahmet artık Türkanime'ye konulan başka grup çevirisi animenin altına "Tişikkirlir Tirkinimi" yazmayalım. Aynı şekilde Manga-tr'de de nadirozturk kullanıcısına "Bölüm ne zaman gelcek niye çevirmiyosun :((" diye ağlamayalım. Adamı Mabushi Majo'nun halkla ilişkiler uzmanına çevirdiniz gençler. Ayıp. 

Mangaların girişine konulan credit sayfalarındaki isimlere ve anime girişindeki iki satırlık yazıya dikkat etmek zor değil. Elin Batoto'sunda hiç gördünüz mü "Tink yu KidCongo" diyeni? Değil mi ama?




 Görüşmek üzere :P
26 Nisan 2015 Pazar
höööyttt ccc inu dede ccc


İlk bölümün ertesi günü hazırlayacağım dediğim ikinci bölüm hazır. Kusura bakmayın, dört günlük tatilin rehavetine kapıldım. Utanmadan anime izledim manga okudum falan. Buyrun bölüm burada.

İndirip okumak için tık.

Çevirmene "ibretlik çeviri kardeş" demek için tık.

Önceki yazıda mangayı tanıtacağım diye uğraştığımdan, bu işe nasıl kalkıştığımızı anlatamamıştım. Kendime de kişisel tarihimde not olması açısından anlatmak istiyorum.

Serinin çevirmeni Oramakomaburamako, yaklaşık 2 hafta önce Manga-tr.com'da bir duyuru açmıştı. Burada sevdiği serilerin çevirileri yaptığını, dileyenin çevirmenine ithaf vermek karşılığında bu çevirileri düzenleyerek yayınlayabileceğini belirtti. İlk çevirmeye başladığı seri ise malumunuz İnuyashiki idi.

Bu seriyi ben de uzun zamandır Batoto'da beğenerek okuyordum hatta çevirmeyi düşünüyordum. Ancak tarz olarak yapabilir miyim emin olamamıştım, oldukça ağır yerleri vardı. Elimdeki tek şeritlik webtoonları bile kağnı hızıyla verirken bunu yapamazdım. Bir de çevirmeye kalksam dikkat çekecek bir seri olacaktı ve insanları bekletmekten kanser edecektim. Bir korkum da çeviri kalitesini pek önemsemeyen bir grubunun bu seriyi alıp mahvetmesiydi. O yüzden bir türlü kalkışmamıştım, her zamanki gibi başka grup almasın diye içten içe dua ediyordum. (Story of Someone We Know ve Ore Monogatari için de hala dua ediyorum T__T) Ben kafamda bin dereden su getirirken gün oldu 12 Nisan 2015 :)

Tesadüfen o gün Orama'nın duyurusunu görünce içim bir op etti, atladım sitesine hemen çevirilerini okudum. Daha iyisi olamazdı! Aynı gün içinde verdim teklifimi, çünkü okuyanları biliyor bu seri kapanın elinde kalacağı bir manga. Orama da çevirilerini kullanmamı kabul etti sağ olsun. Ben hala kağnı hızındayım da, umarım en kısa zamanda kendisine de yetişeceğim. 

Şunu da belirteyim, okuduğunuz her bölüm size sunulmadan önce kendisinin de onayından geçiyor. İlgisini eksik etmediği ve sorularımı cevapladığı için kendisine minnettarım. Herhangi bir arkaplanı olmadan başlattığımız bu ortaklıkla seriye yakışır güzel bir çalışma ortaya koyacağımızı umuyorum.

Kendisi şu postunda sonraki başlayacağı serilerden de bahsetmiş. Okuyucularının ve bilhassa çeviri gruplarının göz atmasını tavsiye ediyorum. Böyle kaliteli çevirmen kolay kolay bulamazsınız, kaçırmayın. :)

Görüşmek üzere.

ps: okumadıysanız şimdiden resimdeki trolleme için kusura bakmayın :P


22 Nisan 2015 Çarşamba


Ne o, yakışıklı çocuğu görünce hemen atladın bakıyorum? Hmm?
Hayallerinizi yıkacağım ama manganın asıl kahramanı bu yağuşuklu değil.



Bu dede. Ta kendisi. 

Bu amcamız ciğerimi yaktı, öyle böyle değil. Hali içler acısı.
"Ay Japonlar çok saygılı millet" diye bikbikleyenin suratına suratına fırlatılası bir seri.

Yeni mangamızın konusu şöyle:
Bu dedemiz, İnuyashiki, evli ve iki oç babasıdır. (Niye küfrettiğimi okuyunca anlarsınız.) Bu karısı olacak yağ tulumu ve iki oç'u, senelerce sırf onlar için çalışmaktan totoma dönmüş, ne yapıp edip para biriktirip ailesi için müstakil ev alan evliya gibi babalarını beğenmemekte, hor görmektedirler. İnuyashiki de Türk değil ki anam, "böyle çoluk çocuk avrat mı olur hağuna" diyip ekleştiriversin iki tane. Caponcuk bu. 

Velhasıl, bu adamcağızımız hiç bir şeyden şikayet etmez, ağrıyan sırtım bükülen belim demeyip hala çalışmaya devam etmektedir. Adam 58 yaşındadır ama 88 gösterir. Doktora gittiğinde mide kanseri olduğunu, 3 aylık ömrü kaldığını öğrenir. O vakit oturup düşündüğünde, şu dünyada baki kalan bir hoş sedası bile olmadığını anlar. Ardından üzülecek bir köpeği vardır. Kuş uçmaz kervan geçmez bayır bir yerde itine sarılıp ağlarken tepesine uzaylılar iner ve.... 

Noluyoruz ya? 

Küçük Emrah filmi anlatırken Hollywood'a sıçrayış yapıverdik. Vallahi öyle oldu.

Meşhur Seinen serisi Gantz'ın mangakası Oku Hiroya'nın aksiyon, dram, bilim kurgu türündeki yeni serisi İnuyashiki ile tanıştınız. Umarız memnun olursunuz. 

Oku Hiroya'dan her şeyin ama her şeyin beklenebileceğini sadık okuyucuları iyi biliyorlar. Çizimlerinin gerçekçiliği ayrı, konunun sahiliği ayrı vuruyor. O sahicilik içine kattığı doğaüstü öğeler ve olay örgüsü ise sıradan insanın hayal gücünün çok ama çok ötesinde.

Kaliteli çevirisi ve yetenekli diliyle sevgili bağımsız çevirmenim Oramakomaburamako çevirdi, ben de Mataramasuko düzenledim. 


Düzenlerken ettiğim küfrün hadde hesabı olmadı yalnız.
Mangayı okurken o kadar içselleştirmemiştim ancak editlerken her balondaki konuşmayı tek tek alıp yapıştırıyorsunuz ya hani, ben de o sırada her birine tek tek cevap verdim. 

-----Dikkat ağız bozuluyor, bozuluyor... aha bozuldu.-----

- Çık kiçikmiş...Piç! 
- Beğenemedin mi tüylü bamyeaaa!
- Kimsin lan sen ergen bozuntusu!
- Bak bak bak laflara bak laflara.
- Piç kurusu.
- O lepiskalarını elime dolayıp o kolilerin içine gömsem beeee.
- Piçin evladı! (pardon dede kusura bakma)
- Ay bu da kadın olcak adamcağızı koydu gitti insan utanır be!
- Baban kazansın sen ele yedir afferim beyinsiz piç.
- Önce donunu kendin yıka öyle konuş lepiska!
- Ay bu kesin komşu oğluna kancayı atacak görüyor musun, babasını rezil edecek bir de.
- Oğlunu dövmeyen dizini döver yaaa gördün mü İnüş dedee??
- %&/()=?+^&/(^

(Acaba konunun başına +18 mi yazsaydım. Nys...)

Okuyucularım, ben normalde böyle biri değilim. Şiddete meyyalim vallahi dertten! 
Okuyun derdime derddaş olun! 

Daha hikayenin başındayız ama, hatırlatayım. Çok değişik mevzular bizi bekliyor.


Bu yazıyı yazmadan az önce bölümü manga-tr'ye yükledim ve sevgili mangatr müdavimlerinin onayına sundum. Serinin etkileyicinin anlaşılması açısından örnek teşkil etmesi için, chatbox'ta bölümü henüz okuyan arkadaşın tepkisini paylaşmak istiyorum. Kendisi yetkili görünümlü yetkisiz bir abi olup, sitenin helpdeskidir.

o forever ben oluyorum. :p

Bu da devamında şımaran ben: 

- istedi işte?!
(olsun ben yalvarmalarını istiyordum nihahah)


Yani, bir okuyan bir okumayan pişman sayın seyirciler :p

Uzun lafın kısası, online okuma linkleri:   Manga-tr tık.      Batoto tık.  
İndirmek için de buraya tık.

Çevirmene "tişikkirlir tirkinimi" demek içinse şuraya tık.

Görüşmek üzere! :)



10 Nisan 2015 Cuma

- Merdivenlerin karşısında evrak bürosu var teyze, ordan şeediyonuz.

Sevgili Mugiwara no Wholock beni layık görmüş, bu mim diye bir şey yollamış. Evirdim çevirdim, baktım genç işi bir şey. İhtiyar halimle cevaplayayım dedim. Manga bekleyenlere küfür gibi olcak, idare edin. Maksat oyalanmak. Bana yeni bir oyalanma bahanesi verdiği için Mugi-chan'a öpücükler. :*

Bu mim denen şeyi blog takip ederken çok görürdüm. Kendim gibi az bilenler varsa özet geçeyim. Böyle genelde özel hayatla alakalı sorular silsilesi oluyor. Blog yazan kişi de röportaj verir gibi cevaplıyor. Sonra şu şu şunlar da aynı şekilde cevaplasın diyerek başkalarını mimlemiş oluyor.

Eğer sıkıntıdan veya bir şey ararken karşılaştığınız bir blogda bunu gördüğünüzde, okurken çok sıkıcı bir zaman geçiriyorsunuz. Fakat ortak zevklerinizin olduğu ve sanal dışında tanımadığınız biri yazdığında hayli ilgi çekici olabiliyor. Benim için Mugi öyle oldu mesela. 

Ben Mugi-chan gibi gençliğimin baharında olmadığımdan onun kadar ilgi çekici şeyler yazamayacağım, baştan söylüyorum. Gerçi arasında utanç verici cevap vermek durumunda kalacağım sorular da var gibi. 

Başlayalım bakalım. Evlağdım yakın gözlüğüm nerdee..

(edit: buraya gözlük takan yaşlı adam gifi ararken tobey maguire'in gözlüklü bi resmine denk geldim doki doki oldum. iyisi mi karartmalı gözlük takayım.)



1- Bilgisayarın masaüstündeki görüntüsü ne?

İş yerinde de evde de aynı, şu:


Tıklayınca orijinal boyutta açılacak şekilde koydum, yani umarım koyabilmişimdir. İlk bölümünü çevirip editini bitiremediğim zavallı Webtoon, Story of Someone We Know'un çizerinden bir wallpaper. Üzerindeki elemanları umarım sayemde tanıyabileceksiniz. İngilizce okuyabilenlere ve Josei sevenlere şiddetle tavsiye ediyorum. 

2- Bir kafeye girdiğinde, genellikle ne sipariş verirsin?


Kahve. 
Kahve çeşitleri denemeye bayılırım, genelde bulaşık suyu içerek evime geri dönerim. Evde espresso makinam, çeşitli şuruplarım ve süt köpürtme aletim var, Starbucks'a tek başıma meydan okuyorum. Buna rağmen dışarda kahve istemekten kendimi alıkoyamam. Hayal kırıklığı kimimiz için bir yaşam biçimi.

3- Google'da aradığın en son şey ne?

"Coffee maniac" diye arattım ve üstteki resmi buldum.


4- Mesajlaştığın veya konuştuğun en son insan kim?



İşyerindeki kızlarla whatsapp grubumuz var, onlarla konuştum. Aynı katta farklı odalardayız, beraber yemeğe çıkacağımız vakit karar vermede önemli bir araç Whatsapp. Özünde son derece bayık ve ciddi, arada cicişli bir grubuz. Arada benim terbiyesiz şebekliklerim oluyor da azıcık gülüp eğleniyoruz.

5-Tiyatroya en son ne zaman gittin?

2013 yazında. Müzikal tiyatroydu. Adını hatırlamaya çalışıyorum, son 15 dakikadır internetin altını üstüne getirdim bulamadım. Nys..

6- Sinemaya en son ne zaman gittin?

Bir kaç ay önce, Interstellar'a gittim. Meh.

7- Hangi diziyi herkes izlemeli?


Bizimkiler tabii ki de. Günümüz neslini anlamak için toplumu şekillendiren işkenceleri iyi kavrayabilmek lazım. Bizimkiler nasıl bir manyaklıktır ya. 

Bugün bu kadar her şeye burnunu sokan hadsizlerden müteşekkil bir toplumsak, bunun bir kabahati de Bizimkiler dizisine aittir. Adeta adamın üzerine kamera yerleştirmiş gibi bütün hayatını izleyicilere açmışlar, hiç bir atraksiyon vermemişler. E bunu izleyen ne konuşacak? Şükrü Bey'in (Allah kahretsin isimleri bile hatırlıyorum!) karısı Nazan'a aldığı hediyenin şeklini, abisi Şevket Bey ziyarete geldiğinde ettiği lafı, sekreterine nasıl latifede bulunduğunu en ince ayrıntısına kadar analiz edecek tabii ki. İnsanlara dilediklerince Şükrü Bey'e yorum yapmanın yolunu açarsan ne olur, iki gün sonra herkese yapmaya kalkar. Umur Bugay'ın bu millete verecek hesabı var benim gözümde. (Jeneriki bile nasıl ezberlemişim ki yapımcısını bile hatırlıyorum.) 80 ihtilali sonrası zararsız dizi yapalım diye çıktıkları yolda kocaman bir canavar yarattı bu adamlar. Hatırlamayan gençler, şanslısınız.

8- En son ne tür bir müzik dinledin?

Şimdi okuyunca farkettim, ne zamandır dinlemiyorum ki. Aaa çok ilginç nasıl olur ya, hiç böyle olmazdı. Bir saniye geliyorum.

Geldim. Açıp dinlememiş olsam bile Youtube'da bir şeyler aratıp dinlemiş olmam lazım diye telefona baktım da. Yeni Türkü - Maskeli Balo dinlemişim. Siz de dinleyin.


9- Seni en çok ne çıldırtır?

İkiyüzlülük. Mugi-chan haklı olarak cehalet demiş ama ben cehalete o kadar kızmadığımı farkettim. Bilseydi yapmazdı diyebiliyorsun. Yalancılık da öyle, bir sebep olabilir yine altında. En kötüsü bana göre ikiyüzlülük.

10- Ne zaman uyanırsın?


    This is a hayvan evladı. 

Önce kalkma ve hazırlanma sürelerini uykudan uyanmadan hemen önce hesaplıyorum. Sonra, işe geç girdiğim vakit şefe arsızca "eheh kusura bakmayın ehehe" diyemeyeceğim kadar geç vakit eşiğinden bu hesapladığım zamanı düşerek o anda zıplayarak uyanıyorum.

Yalnız yanlış yönlendirmek istemem, normalde iş hayatı bu kadar rahat değil arkadaşlar. Çalıştığım yerde 5. senemi doldurmak üzereyim ve mesleğim dışında da olsa ne verirlerse koşturan, ihtiyaç olduğunda geç vakte kadar mesaiye kalan joker eleman olduğumdan biraz müsamaha gösteriyorlar sağ olsunlar. Yoksa ı ıh. Normalde bunu yapan pek olmadığından aradan sıyrılıyorum, ahali bayağı atarlı da.  En basitinden, burada manga çevirirken kullandığım Photoshop'u işyerinde milletin kaç özel işini halletmek için kullandığımı kendim bile bilmem. İyi oluyor ama nazınız geçiyor. Eğer ileride sizi de öyle işlere koşturmaya çalışırlarsa çok abartmamak kaydıyla kaçmayın, işinize yarıyor. Yıh yıh.

11- İnternetteki ilk adın neydi?



Ohohohoo. Bunu cevaplamak istemiyorum yaa. Oooofff...

"Nenbenne". 

Ama yıl 2000 ya. 15 yaşındaydım, bana da acıyın. Mirc'te çok acayip nikler vardı ve ben dikkat çekmek istemiştim. Nenbenne'nin bir manası yok. Konya şivesinde "şey" yerine kullanılan bir kelime, babannem çok kullanırdı. Babannemi hiç sevmediğim halde bu kelimeyi nik almıştım, ilk hotmail adresim... Kuzene rezil oluş... Ooooff..

Bir iki seneye yolumu bulup Forever Young oldum. Devamında ara sıra farklı şeyler denemeye çalışsam da (?!) dönüp dolaşıp geldiğim yer burasıydı.

12- Favori emojin nedir?

Emoji neyn evladım? *Gugıldan bakar* Haa whatsapp smileysi. Ama ben onları sevmiyorum ki, hiç biri güzel değil :( Bizim zamanımızda msn vardı, kahkaha atan gri şey favorimdi. Onu koyacağım.
**10 dakika ara ara ara ara** aha buldum!


13-Kedi mi köpek mi?


Tam kedi hastasıyım. Nette ünlü takip etmem kedi takip ederim. Snoopybabe, Grumpy aka Tardar Souce, rahmetlik Colonel Meow ve zevceleri Brawd, Lil Bub (gerçi bundan tırsıyorum), Princess Monster Truck, Midori ve meşhur olmayan bilumum kedi hesapları. 

Ama bu soruda bir de kuş olsaydı kesinlikle kuş derdim. Muhabbet kuşu ve papağan hayranıyım. Sevgi değil hayranlık besliyorum. Çok acayip hayvanlar. 

14- Kuzey mi güney mi?


Güney tabiykisi. Avustralya en çok gidip görmek istediğim ülkeler arasında. Hatta mümkün olsa orada yaşamak isterdim. Belki ileride olur, bilmem. İnş cnm yha.

    Gerçi böyle bir şey de var yani. Nys...


15- İstanbul ile ilgili en sevmediğin şey?



Bu soruya trafik cevabını vermeyecek kişi tanımıyorum. Şu resmi ararken bile içim sıkıldı. Sırf bu yüzden ailemden ayrı yaşıyorum. Onlar Anadolu'da, ben Avrupa'dayım.

16- İstanbul'da en çok sevdiğin 3 semt?

    Ahsaray akhsaray ahsarayyy atla abi ahsara...


Fatih Kocamustafapaşa Sümbül Efendi tarafları çok hoşuma gitmişti.
Kartal Kordonboyu da güzel. 
Üçüncü de ... Bulamadım. Aslında pek sevmem İstanbul'u.

17- Kafanda genel olarak ne olur?



Hep bir şeyler oluyor boş kalmıyor. 

18- Komedi mi dram mı?

Ay komedi çok rica ediyorum.

19- Çay mı kahve mi?

Yemek üstüne çay, diğer vakitler kahve. (Öyle de keyif p..vengiyimdir.)

20- Bu soruları cevaplamadan önce ne yapıyordun?

Bu soruları çok bölük pörçük zamanlarda cevapladım. Bu soruya cevap vermeden önce arkadaşla muhabbet ediyorduk. Sandık görevlisi olarak başvurmaya giden bir başka arkadaşa özendi ben de mi gitsem dedi, çok güzel gaz verdim. Gidiyor şimdi.

Edit: Şimdi geldi başvurular dolmuş o yüzden başvuramıyormuş. O da güzel bir şey.

21- Son olarak bir sırrını paylaş.

Ya ama çok şey istiyormuş bu mim de ya.


Şimdi bana göre sır olan bir şey size göre nedir bilmiyorum ki. Mesela birebir tanıdığım kimse bu blogdan haberdar değil. Bu, onlara göre sırrımken size göre değil. O zaman buraya göre sır, gerçek hayatta yaptığım bir şey mi oluyor? Bir düşüneyim.
Mugi-chan ya sen kolaya kaçmışsın bu arada, saymıyoruz başka sır ver ordan! :P

O zaman banane ben de kolaya kaçıyorum.

İflah olmaz bir Reşat Nuri Güntekin fanıyımdır. (Reşat Nuri Güntekin ve fan kelimelerini aynı cümlede kullandım. Sanki justin bieber rahmetli tövbest.) 

Ortaokuldayken (M.Ö. 300) Türkçe hocası bir iki tanesini ilk başta ödev olarak vermişti, babam da gidip Akmar'daki sahaflardan almıştı bana. Sonra ben beğenince babama palavra sıktım "baba hoca daha çok oku diyo" falan diye, babam da sağolsun bozuntuya vermedi, kitapları tepeme yığdıkça yığdı. 20'ye yakın kitabını o sırada okudum. Hem de eskimiş kitap böyle kokulu kokulu.

Sonra aradan 500 yıl geçti, içinde donakaldığım buzdağı çözündü falan. Geçenlerde kitapyurdunda İnkılap yayınevi indirimi varken okumadığım diğer kitaplarını da aldım. Külliyatı bitirene kadar okumaya devam ediyorum şimdi.


Ay yoruldum. Buraya kadar okuyan varsa kahve borcum var kendilerine. Fatih'e yakınsanız Sütlü Kahve denen leş ortamın çamur kahvesinden ısmarlayabilirim, hani gençlik çok seviyor ya orayı. Arkadaşım nesini tutuyorsunuz o mekanın, nesini şişiriyorsunuz internetlerde? Hayır bilmesem inanıcam yani. Standartları yüksek tutun biraz.

İşte böyle. Bu mimi yapmak isteyen herkesi ben de mimliyorum, suratlarına o karayı çalıyorum.

Daha nice faydalı postlarda görüşmek üzere, esen kalın.

Ps: Benim bir türlü çevirip şuraya koyamadığım Ore Monogatari'nin animesi dün başladı. İzleyin izlettirin, adiyos.







7 Nisan 2015 Salı
Kızdırmayın Qi Fang'i  ╰(゜益゜)╯

Bu elemanın çektiğini Süleyman efendi nasırından çekmedi arkadaş.

Tek derdimiz olan mevzuya dönüyorum. 

Geçen cumartesi akşamı aklıma düştü, hani dedim bir sürpriz yapıp haftasonu beş bölüm versem. Böyle salak salak her gün bi strip noluyoruz dedim. Sonra Kakukaku Shikajika'ya daldım, özür.

Sonra, gayet Türkçe "tamendeguşi" diyip geçiyoruz seriye, hatta animeci olduğumuzdan Japon aksanı bile katıyor olabiliriz. Acaba gerçeği nasıl okunur bunun diye merak ettim. Çünkü yapmam gereken her şeyi yetiştirdim, her şey yerli yerinde ve tek derdim bu. Eminim sizin de öyledir.

O yüzden sizler için araştırdım. Ne yapmalıyız, bakalım.

1. Önce şuraya giriyoruz ve seri adının Çince şeysini kopyalıyoruz.

İyi ki varsın Batoto. Yoksa nağpardı bu garip.

2. Aman efendim siz gugıldan aramalara yorulmayın, buyrun buradan da Google Translate'e giriyoruz.

3. Soldaki yere kopyaladığınız Çin hanzilerini yapıştırıyoruz.


4. Sonra şuraya tıklıyoruz.

Sonra Çin'den dayımız gelmiş gibi seviniyoruz. Oleeeyy


Sonuç: Daamındi guuşi diye okunuyormuş. Bundan sonra böyle.

Bir sonraki fuzuli icraatta daha görüşmek üzere, esen kalın.


Tamen De Gushi 21. bölüme kadar indirmek için tıkınız.
Okumak için bato.to manga-tr.com (anasayfada görünüyor zaten :P)

2 Nisan 2015 Perşembe
İtiraf:
Ben bu resmi Hesperion'un blogunda görüp orijinal çizim sanmıştım. 
Ondan başlamıştım mangaya aslında. Meğer fanartmış. Nys...


Bu yazıyı o kadar uzun zamandır yazmak istiyorum ki, yazmak istediklerim birikti, umarım toparlayabilirim. Batoto insanları neden bahsedeceğimi gayet iyi biliyorlar.

Batoto ana sayfası bundan yaklaşık 7-8 ay önce, yanıbaşında mini mini Türk bayraklarını tutmuş gelen bin atlı akınlarda çocuk gibi şen Hesperion çevirileri ile tanıştı. 


Bu grubun çevirdiği tek manga vardı; Hiroyuki Nishimori'nin 1988'den 1998'e kadar çizdiği kült eseri Kyou Kara Ore Wa!!, Türkçesiyle "Bugünden İtibaren Ben!!". (Seri başladığında çoğunuz portakalda vitamin, toprakta potasyumdunuz, düşünün.)


Manga 366 bölümden oluşuyordu, normal gruplar gibi her hafta birer bölüm vermek olacak iş değildi. Grup kurucusu ve çevirmeni Canavar Vasfi, üniversitede 3. sınıfı bitirmişti ve yaz tatilini bu çok sevdiği manganın çevirisine adamaya kararlıydı. Program bilen bilmeyen gönüllü arkadaşlarını toplayıp bu işe girişti.


Tarihler 30 Temmuz 2014'ü gösteriyordu. Türk bayrağının tek tük göründüğü Batoto bir anda şimdiye kadar hiç görünmeyen 4 sıra tek grup tek manga ile adeta bir ağacın fırtınada kalışı gibi sarsıldı! (Kaptırdım gidiyorum... bi durıyım dimi... ehm.)


Devamında yaz boyunca çeşitli zamanlarda 4'er 5'er gelen bu mangalar, daha önce Kyou Kara Ore Wa mangasından habersiz Türkçe bilen ben dahil birçok Batoto sakininin oldukça merakını cezbetti. Şimdi bu muhabbet çok bayık biliyorum da, pek Türkçe manga okumakla alakam olmadığından kolay kolay da Türk gruplarının işine bakmazdım. Laf olsun diye merak edip baktıklarımın maalesef bir çoğunda, bunu çeviren kişilerle aynı dili konuşup konuşmadığımı sorgulardım içimde.


Ancak Hesperion ve çevirileri gerçekten farklıydı, hakeza manganın kendisi de öyle! İlk okuduğumda aklımdan geçen "İkinci bir Beelzebub-Steve olayıyla karşı karşıyayız sayın seyirciler!" oldu. Hala buralarda mı bilmem, Steve isimli şahsına münhasır çevirmenin zamanında (2011 civarı olsa gerek) Beelzebub ile olan ününün hatrı sayılırdı. Malum Beelzebub da Kyou Kara Ore Wa gibi serseriler diyarında geçen ve çevirmenini Türkçe'ye adaptasyonunda zorlayacak argo ifadelere sahipti. Steve'in çevirilerini okurken ise İshiyama Lisesi bize adeta bir Çeliktepe Cengizhan Lisesi gibi geliyor, onlarla anırıp onlarla dövüşüyorduk. İsmini vermeye tırstığım bazı komikli gruplar gibi mangayı belaltı küfürlere boğup, konuşma balonuna sığmıyor diye konuşmayı yarım çevirip bırakmıyordu, her şeyiyle çok iyiydi. Tanımıyorduk ama Steve hepimizin "reyis"iydi.


"Steve reyis"i de andıktan sonra konuya döneyim. Çünkü kendisinin bende sebep olduğu duygulara bloglar yetmez. En güzeli ise "Aman yareppi, istenince mangalar Türkçe'ye adam gibi çevrilebiliyormuş demek, yaşasın ühühühü." Dediğim gibi bu 2011 falandı ve ben çok az grup biliyordum. Bugün kendim de benzer işlere kalkıştıysam, sebeplerden biri Steve'dir, çünkü ilk feyz aldığım adam kendisidir. Çevirdiklerimizle yanına yaklaşırız umarım bir gün.


Biraz Kyou Kara Ore Wa'nın konusundan bahsetmek gerekirse, ilk önce sizden tanıdığınız başroldeki aptal shounen karakterlerini unutmanızı isteyeceğim. Çünkü burada ana karakter bilindik shounen karakterleri gibi güçlü ama EQ'su düşük bir embesil değil, tam bir çakal. Çakal ve it. Serseri kelimesi bu adam için çok hafif kaçıyor o yüzden it diyorum. İşin tuhafı, özünde bir o kadar da iyi.

Öykü ise 90lı yıllarda geçiyor, 80li yıllarda tüm dünyaya yayılan Bruce Lee etkisinin özümsendiği vakitler. Gençler hep bir yakuza olmak, herkese racon kesmek, herkese kendini ispatlamak derdinde. 

Karakterleri ile birbirine zıt iki genç adam, Mitsuhashi ve İtou, aynı liseye başlayacaklardır. Fakat ikisi de ortaokuldaki sade imajlarından kurtulup liseye muhteşem bir giriş yapmak istemektedirler. İkisi de aynı kuaföre gidip kafalarını abuk subuk modellere sokup ayrılırlar ve ertesi gün okulun ilk gününde çok hoş biçimde tanışırlar. Daha sonra ayrılmaz birer ikili hale geleceklerdir. Ancak bu ikililik birbirine destek çıkmak manasında bir dostluk değil, genel olarak Mitsuhashi'nin birilerine itlik yapması ve İtou'nun Mitsuhashi'nin itliklerine tahammül etmesi ile anlamlanan bir birliktelik. (Saçma mı geldi? Okuyun anlayın.)

Seride yok yok. Kan, ter, gözyaşı, aşk, nefret, aşk üçgeni, beşgeni, deliyürek, delibörek, racon kes, kabak kes, mafya, erkekliğin onda dokuzu kaçmak, ha bir de okul hayatı... Ancak serinin en kuvvetli yanı komedisi. Ağlayana kadar güleceğinizin teminatını veriyorum. Bir örnek:


Şimdi anlatınca öyle şey olmadı ama aslında valla çok komik bi sahne :((
Btw, Rikocuyuz ezelden ccc riko ccc


Ayrıca karakter çeşitliliği bakımından da One Piece ile rahat yarışabileceğini söyleyebilirim. Her bölümde farklı bir tip ortaya çıkıyor ve nasıl beceriyorsa Mitsuhashi her seferinde bu tiplerle papaz olmayı beceriyor. Hesperion ise bunu çok başarılı biçimde Türkçe'ye aksettiriyor. En son 158. bölümün günceli verildi. Sanıyorum yaza kalmadan tamamlanacak. Devamında güzel projelerle devam etmelerini umuyoruz.

Efendim, sözün özü okuyun okutturun. Buyrun güncel haberleri ve indirme linklerinin bulunduğu bloglarının linki, Batoto linki, buyrun Manga-tr linki.

Öhm. Ayrıca naçizane belirtmek isterim ki, bir süredir bu güzel projeyi yapan gruba silicilik yaparak ufak da olsa yardımım dokunmakta. Onlar da sağ olsunlar şurada ve creditlerinde bana kalpleri kadar temiz bir sayfa açtılar. Son iki aydır yatışta olup işleri sermiş olsam da yavaş yavaş toparlanıyorum inşallah, halledeceğiz. Siteye girmişken müziğin sesini de açın, güzel şarkılar var o tepedeki şeyste.

Nice böyle güzel manga-başarılı grup kombinasyonlarında daha görüşmek üzere, esen kalın.

Ps: Tamen De Gushi güncelleri şurada ve malum sitelerde devam ediyor. Her gün bir bölüm vermeye çalışıyorum. Meraklılarına duyrulur. ^^

Oyalanan ne yav?

Bendeniz efendim. Dikkat dağınıklığı göbek adım, oyalanmak hayatımın bir parçası. İşte bu oyalanmalarım neticesinde başlayıp yarım bıraktıklarımın güncesini tutmak istedim.
Hoş geldiniz :)

ps: Yukardaki abla Honey&Clover'dan Hagu olur, çok severim zatını.

(bunu yazarken bile canım sıkıldı gideyim bir çay alayım)

Ne idüğüm burada belli.

Fotoğrafım
Hayat tarzım blögümün adı Çok severim anime mangayı

Feysbuk sayfamız

İzleyiciler

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Copyright © her türlü oyalanan - Black Rock Shooter - Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan